…1980 yılında, devrimden bir yıl bile geçmeden Mayıs ayının 2. Gününde, saat 22:20 de İranın içinde yaptıkları terörler ile bir çok değerli insanların hayatına son veren “Furkan” teşkilatının önde gelenleri Ayatullah Mutahhariye ateş ederek Kum Şehrinde şehid ettiler…
1920 yılında, Horasan vilayeti`nin Fariman köyünde, nurlu, takva ve pak bir ailede, bir zamanların tarihin ölmez dâhisine dönecek, ölümsüzlük makamına yetişecek, bir dünya iman ve bilim taşıyıcısı olan Şehid Murtaza Mutahhari dünyaya gözlerini açıyor. Babası şeyh Muhammed Hüseyin Mutahhari onu imam Ali`nin (a.s) şanına Murtaza diye çağırıyor. Din, bilim ve maneviyatla örülen ailede dini değerleri daha küçük yaşlarından ailesinden alan Murtaza ilk eğitimini kasabanın okulunda alıyor. 12 yaşında ise onu, eğitiminin devamı için babası Meşhed şehrine getiriyor ve buradaki medreselerden birine kayıt yaptırıyor. 1936 yılında, dört yıllık eğitimini bitirdikten sonra Murtaza tam eğitim almak için Kum şehrine geliyor. O, burada 15 yıl İslam ilimleri ile meşgul oluyor, eğitim imkanlarını genişlendiriyor. Kum`un değerli bilim insanları ile iletişim halinde olan Mutahhari, Ayatullah Tabatabai, Burucerdi`den Molla Sadra felsefesini, imam Humeyni`den usul ve fıkıh, Allama Muhammed Hüseyin Tabatabai Tebrizi`den ibn Sina tababetini, Ayatullah Mirza Ali Şirazi`den irfan, Seyid Muhammed Huccet, Seyit Sadreddin Sadr, Seyyid Muhammet Taki Honsari gibi dahi kişilerden farklı önemli dersler alarak Ayatullah oluyor.
Eğitimi ile beraber öğrenciler arasında çalışkanlığı ile de seçilen Mutahhari öğrenciler ve öğretmenler ile sohbetler ediyordu. Şah rejiminin İslam aleyhine yürüttüğü planlı işlerini kötüleyerek onlara karşı direnişte, herkesten seçiliyordu.
1952 yılında Mutahhari eğitimini bitirip Tahrana geliyor. Özel bilimsel bilgiye sahiplenen Ayatullah Mutahhari Tahranda bilimsel işlere özel zaman ayırmaya başlamıştı. İranın içinde Batının şüphe tohumları ektiği felsefi cereyanlarını dikkatle gözden geçiren Mutahhari ülkesinin gençleri arasında, başkaldıran kandırıcı mekteplerin tefekkür sistemini yakından öğreniyordu. Batının felsefe kurucularının din dahilinde kandırıcı fikirlerini araştıran Mutahhari onların yarattığı şüphelere sadece din adına değil mantık ve felsefi bakış ile de cevap arıyordu. Bu araştırmaları toplum karşısında anlatmakla gençleri azgınlıktan koruyan Mutahhari çok kısa zaman içerisinde İranda büyük başarı ve bilinirlik kazandı. 1955 yılında Murtaza Mutahhari, “Öğrenci İslam Cemiyeti”nde tefsir dersleri vermeye başladı. 1956 yılında ise Tahran Üniversitesinde İlahiyat fakültesinde öğretmen olarak çalışmaya başladı. Burada o, oluşan şüpheleri araştırarak Batı ideolojisinin aslında çürük teorilerini gözler önüne sererek bunun kandırıcı ve çaşkınlıktan başka bir şey olmadığını sadece öğrencilere değil, inançsız öğretmenlere de sade örneklerle anlatıyordu. 1959 yılında Ayatullah Mutahhari “Müslüman Tabipler Cemiyeti”ne konuşmacı olarak davet alıyor. Bilimsel fikirlerle beraber devrimci düşünceleri ile de bilimsel cemiyet karşısında konuşan Mutahhari, yeni bilimsel bir başarıya da imza atmış oluyordu. Elbette, bunu da söylemeliyiz ki, Mutahhari`nin bu konuşmaları İran şah rejiminin şiddetli eleştirilerine ve baskıları ile karşı karşıya kalmadan olmazdı. Sadece bütün baskılar Ayatullah Mutahhari`nin sömürülen halkın, acı kaderine suskun yanaşmak için sebep olmuyordu. Bu yönden o, sert çıkışları ile dini camia ile beraber bilimsel sınıfın da içinde büyük nüfus sahip olması ile birlikte, ilişkiler 1962 yılı “15 Hordat” harekatının temel prensipine dönüşüyor.
Önemli kısmı Ayatullah Mutahhari`nin çevresinden oluşan “15 Hordat”çılar şah rejiminin sömürgecilik siyasetine “Hayır!” diyerek sokaklara çıkıyor. İtirazlara kendi çıkışları ile yardım veren Mutahhari imam Humeyni ile sık ilişkileri, onun harekatının sıradaki aşaması için sohbetler hazırlamasına sebep oluyor. Şahın yasağı ile karşılaşacak olan sıradaki adım zor ve tehlikeli olacağı açıktı.
Ayatullah Mutahhari bütün enerjisini bu yönde koyarak mantıksal direniş meydanının derinliklerine ilerliyor. İşte bu konuşmalar insan kanına susamış, istismarcı, şah rejiminin canına korku salıyordu. Toplumun ayaklanması tehlikesini önlemek için rejim Ayatullah Mutahhariyi hapsetmek için emir veriyor.
1963 yılında Ayatullah Mutahhari hapsediliyor. Ama toplumun baskı ve itirazı Tahranda yarattığı karışıklık, kısa zaman içerisinde Mutahharinin hapsten çıkması ile sonuçlanıyor. Şah bu işte darbesini hissettiği imam Humeyniyi bu hareketdan uzaklaştırmasını mevcut zaman için en ideal vasıta hesap ediyordu. O bununla itiraza kalkan halkın gazabını yatıracağını umut ediyordu. İşte bu yüzden de imam Humeyni hapsolunuyor ve kısa zamanda ülkeden önce Türkiye`ye daha sonra ise Irak`ın Necef şehrine sürgün ediliyor.
Elbette İmamın sürgünü genel halkta şaşkınlık yapsa da, bunu Mutahhari için asla söyleyemeyiz. Sadece şimdi sorumluluk hissi bir az fazla Ayatullah Mutahhari`nin üzerine yüklenmişti. O, bundan sonra İmam Humeyni tefekkürünü İran halkının varlığına daha geniş yakınlaştırmak için daha ciddi çalışmalıdır. Tahranda genel toplum karşısında konuşmalar eden Mutahhari İmam Humeyni harekatının aslında bir İslam çağrısı olmasını dikkat ettirerek bunun müdafaa edilmesini her bir insan için İlahi görev olmasını bildiriyor. Bu ideoloji direniş, şah rejiminin sütunlarını titreteceği şüphesizdi. Çıkışların aralıksız olması için 1967 yılında Ayatullah Mutahhari tarafından Tahranda “İrşad” hüseyniyyesi kuruluyor. Söyleye biliriz ki, bu gün kitap halinde olan Ayatullah Mutahhariye ait kitapların çoğunluğu, bir zamanlar konuşma şeklinde, bu hüseyniyyede yapılmıştır. Böylece çok kısa bir zamanda “İrşad” hüseyniyyesi Tahranın stratejik siyasi direniş alanına dönüşüyor. Geneli bir zamanlar “İrşad” hüseyniyyesinde kaydedilen ve sonralar kitap olan Ayatullah Mutahhariye ait edebiyatın onlarcası Türkçeye de tercüme edilmiştir. Ve bu gün de tercümesine devam edilen edebiyat her bir okuyucu için merakla karşılanmaktan başka, büyük bir mektep, sonsuz bir bilgi merkezidir. Mutahhari edebiyatı için bir kişinin dindar veya dindar olmaması önemli değil.
İnsan psikolojisi ile sohbet eden Mutahhari, insan fıtratının mahrem muhattabı olma bakımından her bir topluma gerekli ve ilgiçekicidir. Bu onun geniş bilimsel dünyasından haber veren etkenlerdendir. Hiçde tesadüf değildir ki, onun şehadetinden sonra hakkında sohbet eden öğretmeni, büyük filozof Allame Muhammed Hüseyin Tabatabai Tebrizi şöyle diyordu: “Ne zaman ders odasına girsem, orada Mutahhariyi öğrenciler arasında gözlemliyorduysam, garip bir ruhsal rahatlığım oluyordu. Emin oluyordum ki, noktasına kadar ne konuşmuşsam, hepsini Mutahharinin beynine yazılmıştır. O, tek öğrencimdi ki, konuşacağım her satırın gerekli olan yere varacağını yakin ede biliyordum. Bütün öğrenciler olayın felsefi tarafını düşününce Ayatullah Mutahharinin bakışı, felsefesi olduğu için neticede hızlı cevap buluyordu. Yazık, çok yazık ki, o bize gerekli olduğu zaman biz onu kaybettik…” Bu satırları göz yaşları ile söyleyen Allame Tabatabai Mutahhari ile ilmi tartışmalarda öğrenci öğretmen değil, bir eğitim arkadaşı olmalarından gurur duyduğunu da belirtiyor.
Ayatullah Mutahhari sosyal hayatın nabzını tutan iki tefekküre sahip kişi olması, onun bütün insanlar tarafından sevilmesine sebep oluyor. Hatta dindar olmayan kişilerin bile Mutahhari mantığı ile tanışması bu insanın araştırmalarını yakından izlemeleri ile sonuçlanıyor. Bazı zamanlar ise onun çıkışlarını dinleyenlerin geneli, gençler olması aynı zamanda bu günün dindar olmayan gençlerinden teşkil etmesi şah rejimini daha çok korkuya düşürmüştü. Kudüste gerçekleşen vahşiliyi yakından izleyen Mutahhari bunu bir İslam dünyasına karşı soykırım kabul ettiğini ve küçük bir kazanım elde ederlerse siyonizm ve onun bu gün yardımcıları olan Batı`nın başka Müslüman beldelerini de etkisi altına alacağını büyük tehlike çağrışımı gibi bütün ümmete seslendi. Onun bu konuşmaları siyonizm ve batı`nın yakın müttefiki olan Şahı Mutahhariye karşı sıradaki adımı atmaya tahrik etti. Ayatullah Mutahhari yeniden hapsedildi. Ama hapsler bile, bu direnişçi kişiliğin karşısını alamıyor. İlk fırsatta topluma düşüncelerini gönderen Mutahhari nihayetinde yeniden halkı ayaklandırıyor. Durumu gören şah rejimi Mutahhariye halk kütlesi karşısında konuşmalar yapmayı yasaklandırıp, şartlı tahliye ediyor. Onun özgürlükte olması, bu gün İran toplumu için önemli olduğunu bildiren bir çok değerli alimlerin tekiti dikkate alınarak Ayatullah Mutahhari bundan sonra toplum karşısında konuşmalarını sonlandırıyor.
1976 yılında Ayatullah Mutahhari Irak`a siyasi sürgün edilen, muhacir olan imam Humeyni`ni ile görüşmeye gidiyor. Bu sefer aslında artık gerçekleşmekte olan İslam Devrimi için son görüşme rolünü oynuyordu. Tabii ki, hicret de olan imam Humeyni düşüncesi genel toplum tarafından kabul edilmek için toplumda nüfuzla beraber konuşma, bilim ve kudret de gerekli olduğundan, Mutahhari bu noktada seçilmiş en mükemmel adaydı.
Kısa bir süreden sonra İrana dönen Mutahhari bütün dikkatini Ayatullah Humeyni`nin görmek istediği İran İslam Cumhuriyetinin kurulması yönünde çalışmalara başlıyor. Ayatullah Behişti ile sık ilişkiler kuran Mutahhari kısa bir zaman içinde İrana canlanma bahşediyor ve fedakar İran gençlerini şah rejimini devirmeye sesliyor. Bununla da o, Humeyni ideolojilerine İranda rehberlik eden önemli yüz gibi sokaklara çıkıyor. Irak`taki Humeyninin düşünen beyni, İranda aynı şekilde harekete geçiren Mutahhari İranın iç güçlerini bir cephe olarak toplamakla itiraz dalgasını genişlendirmeyi beceriyor. Ve çok geçmeden, İranda kuvvetlerin birliği insan öldürmelerine aldırmadan halkın hak itirazını her vasıta ile yatırmaya çalışsalarda bunu yapamıyorlar. Öfkelenmiş halk kendi kaderlerinin çözümüne bütün varlığını koyarak şah`a “Hayır!” diyordu. 1979 yılında İranın her bir yeri şah hanedanını deviriyor ve böylelikle XX asr dünyasında ilk Şia devleti kuruluyor.
Ayatullah Mutahhari bu değerli sorumluluğun yükünü sırtına alacak rehberi, imam Humeyni ile havalimanında görüştükleri zaman imama “Allahın selamı olsun sana kudretli Rehber. Biz Allahın istediğinden başka bir şeye sahip olamazdık” cümlesini söyleyerek 14 yıllık sürgünde olan imam Humeyniye sarılıyor. Böylelikle asırlardan sonra ilk şia akidesine sahip devletin temelleri atılıyor. Az kalsın bütün dünyanın itirazı ile karşılaşan bir devlet.
Ayatullah Mutahhari devletin kurulmasından sonra yaranacak zorlukların, devleti kurmak gibi zor olacağını anlıyor, işte bu yüzden de, bütün güç ve enerjisini koyarak temelini güçlendirmeye çalışıyor. Toplum karşısında konuşmalara başlayarak bundan sonra özgür İranın parlak geleceğini kurmak için İran halkına olan ihtiyacını defalarca onlara bildiriyor. Zihninde dolaşan çok fazla bilimsel fikirleri ise devletin temel prensipleri güçlenmeye başladıktan sonra hayata geçireceğini düşünürek yeni projeler hazırlıyor. Ama çok yazık ! Büyük dâhinin ilim dünyasında devrimden sonra neler olacağı Allahına belliyken 1980 yılında, devrimden bir yıl bile geçmeden Mayıs ayının 2. Gününde, saat 22:20 de İranın içinde yaptıkları terörler ile bir çok değerli insanların hayatına son veren “Furkan” teşkilatının önde gelenleri Ayatullah Mutahhariye ateş ederek Kum Şehrinde şehid ettiler.
Mutahharinin şehadet haberi bütün İranı yerinden ayaklandırıyor. Kalp yanması ile bütün Mutahhari sevenler Kum şehrine hareket etmeye başladılar. Akılların almadığı bu acı gerçek herkesi üzüntü ve göz yaşlarına boğdu. Mutahhari ile veda için halk onun cenazesinin yanına gelip onunla son kez vedalaşıyordu. Büyük devrim Rehberi imam Humeyni göz yaşları içinde ettiği veda hutbesi ise bütün İranın yaşadığı hüznün yansımasıydı. Ayatullah Mutahhari Kum Şehrinde hz. Masume (s.a)`nın hareminde defnediliyor…
Ayatullah Mutahhariyi şehid eden “Furkan” teşkilatının öncüleri ve güney tarafının üyeleri Hamid Nikham, Ali Basirli ve Ekber Kuderzi idi. Ali Basir Filippin enistitüsünün diplomasını iki gün önce almış İrana gelmiş ve bilgisizlik yüzünden teşkilatın lideri Kuderzi`nin etkisi altına düşen kişiydi. Ayatullah Mutahhari`ye de ateşi kendisinin ettiğini itiraf etmişti. Diğer iki şahsın Hamid Nikham ve Ali Basirlinin ise bu işle direk bağlantısı veya yakından ilişkisinin olması savcılığa belli olmadı. Ama savcılık araştırmaları zamanı teşkilatın lideri Ekber Kuderzi terörü o ve adı geçen üç kişi ile gerçekleştiğini itiraf etti. Bundan sonra “Furkan” teşkilatının bütün üyeleri tutuklanıyor. Yetmişe yakın teşkilat üyeleri ülkede gerçekleştirdikleri bir çok kanlı cinayetlerin katılımcısı olduklarını itiraf ettiler.
Yurtdışından din kıyafetine girmiş Furkan teşkilatının kurucusu Ekber Kuderzi Abbas Duzan köyünde doğuluyor. Genç yaşlarından Elyukuderzden Hansara, oradan ise Kum şehrine geliyor. Burada eğitim almaya başlıyor ve birkaç bilimsel medresede eğitimini genişlendiriyor. İranın içinde direniş davasına katılma niyeti ile o “Furkan” isimli teşkilat yaratmak istiyor. Teşkilatın dış görünüşü dini değerler gibi görünse de aslında teşkilat İran dahilinde gerçekleşen ruhani harekatının köklerini kazımakla meşgül oluyor. Çok kısa zaman içinde teşkilat etrafına çevik gençleri toplayarak dışta tek İran ideolojilerini anlatmaya başlıyor. Aslında ise İranın köklü esaslarını dağıtmaya çalışan bu kara el, İranda bir çok değerli insanların canını alıyor. Muhammed Hüseyin Beheşti, Muhammed Cevad Bahuner, Hakki, İmam Kaşani, Natik Nuri, Musevi Erdebili, Bani Sadr, Hansari ve başka dahi alim ve kişiler bu teşkilat sebebi ile şehid ediliyor.
Şehadetinden üç gün önce Üstad Şehid Murtaza Mutahhari uykudan çok mutlu bir şekilde uyanıyor. Yüzündeki tebessüm eşinin merakına sebep olunca bunun sebebini Ayatullah Mutahhariden soruyor. Murtaza Mutahhari cevabında: “ Rüyada gördüm ki, imam Humeyni ile birlikte Mekkeye Hac seferine gitmişiz. Birlikte tavaf ediyoruz aniden Allah Resulünü (s.a.v) gördük. O bizi görünce bize taraf geldi. Bize yakınlaştığı an ben kenara çekilip “Ey Allah Resulü, öğretmenim sizin evlatlarınızdandır” dedim. O, İmam Humeyni`nin alnından öptü. Yüzünü bana çevirip bana sarılıp yüzümden öptü. Onun hararetini şimdi de yüzümde hiss ediyorum”. Hanımı bu rüyanın anlamını üstattan sorduğunda o, yakın zamanlarda dünyasını değişeceğini hanımına söylüyor. Ve bu yolculuğun çok mübarek bir sefer olacağını söylüyor.
Ayatullah Murtaza Mutahhariye ait Türkçede Tercüme olunmuş Kitaplar:
Murtaza Mutahhari
Yorum Yaz